ÖZET
Senkron mide ve kolon kanseri gelişimi nadir görülmektedir. Dünya genelinde ortalama yaşam süresinin arttığı göz önünde bulundurulduğunda senkron ve metakron kanser oranında artış olması beklenen bir durum olup primer tümör saptanan hastaların senkron ve metakron tümör açısından operasyon öncesi ayrıntılı olarak araştırılmasının gerektiğini düşünmekteyiz. Bu sunumumuzda senkron mide ve kolon kanserli bir hastada tanı ve tedavi yöntemini irdelemeyi amaçladık.
Giriş
Çoklu primer tümörler, aynı hastada eş ya da farklı zamanda birbirinden farklı gelişen tümörler olup; tıp literatüründe tüm karsinomaların %0,7-11,7’si oranında bildirilmektedir.1,2,3 Çoklu primer tümörler genel olarak senkron ve metakron tümörler olarak iki gruba ayrılmaktadır. İkinci tümör ilk tümör tanısından 6 ay sonra saptanırsa metakron, 6 ay içinde saptanırsa senkron tümör olarak adlandırılır.4 Senkron mide ve kolon kanseri gelişimi nadir görülmektedir. Mide kanserli hastalarda en yaygın görülen senkron kanser kolorektal kanserdir.5,6 Bu çalışmada opere ettiğimiz senkron kolon ve mide kanserli hastada uygulanan tedaviyi literatür verileri ile karşılaştırmayı amaçladık.
Olgu Sunumu
Altmış yaşında kadın hasta, yaklaşık 3 aydır devam eden halsizlik, iştahsızlık ve kabızlık şikayeti ile tarafımıza başvurdu. Hastanın fizik muayenesinde batında minimal distansiyon dışında patolojik bulgu saptanmadı. Öz geçmişinde ve soy geçmişinde özellik yoktu.
Yapılan tam kan sayımında hemoglobin 8,7 g/dL saptanması üzerine anemi etiyolojisi açısından hastaya gastrointestinal sistem endoskopisi planlandı. Gastroskopide mide incisura angulariste 2-3 cm’lik infiltre alan görülmesi üzerine bu alandan multipl biyopsiler alındı. Patoloji raporu orta diferansiye invaziv adenokarsinom olarak değerlendirildi. Kolonoskopide ise sigmoid kolonda lümeni tıkayan ülserovejetan kitle tespit edildi. Bu kitleden alınan biyopsi sonucu iyi diferansiye adenokarsinom olarak raporlandı. Distal kolonda başka patolojiye rastlanmadı. Tarama amaçlı çekilen tüm vücut pozitron emisyon tomografi bilgisayarlı tomografide mide küçük kurvatur orta kesimde lokalize duvar kalınlaşması alanında (2,4 cm’lik segmentte, maksimum standart uptake değer (SUVmax: 8,1), rektosigmoid alanda yaklaşık 8 cm’lik segmentte duvar kalınlaşması alanında (SUVmax: 38,9) tümöral lezyon ile uyumlu lezyon tespit edildi.
Abdominal diğer bölgelerde, baş-boyun, toraks ve kas-iskelet sisteminde patolojik florodeoksiglukoz tutulumu izlenmedi.
Bunun üzerine hastaya eş iki tümöre yönelik eş zamanlı operasyon planlandı. Hastaya senkron mide ve kolon kanseri tanısı ile distal subtotal gastrektomi+gastroenterostomi+braun anastomoz+anterior rezeksiyon+Hartmann kolostomi yapıldı. Kolonda çap farkı olduğu için hastaya kolon anastomozu tercih edilmedi. Hastanın operasyon sonrası mide ve kolon materyalleri Resim 1 ve Resim 2’de gösterilmiştir.
Postoperatif 3. günde hastanın nazogastrik sondası çekildi ve 5. günde barsak pasajı açık olan hastaya oral başlandı. Oral alımı tolere eden hastada ek komplikasyon gelişmedi. Hasta postoperatif 6. günde şifa ile taburcu edildi.
Hastanın patoloji sonucu “midede küçük kurvaturda 3 cm çapında taşlı yüzük hücreli görünümde orta derecede diferansiye adenokarsinom ve çevresinde 19 adet reaktif lenf nodu” şeklinde rapor edildi. Yirmi beş cm ölçülerinde kolon materyalinde “6,5 cm uzunluğunda barsak tüm katlarını tutmuş orta derecede diferansiye adenokarsinom ve 10 adet metastatik lenf nodu” şeklinde rapor edildi. Her iki rezeksiyon materyalinde “cerrahi sınırlarda tümör görülmedi” şeklinde rapor edildi.
Tüm klinik tanı ve tedavi işlemleri ile bu işlemler hakkındaki değerlendirmelerin akademik paylaşımı konusunda hastadan aydınlatılmış onam alınmıştır.
Tartışma
Primer tümörlü olgularda ikinci bir kanser gelişme riski, sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında, 1,29 kez daha fazladır.7 Dünya Sağlık Örgütü’nün yaş sınıflamasına göre çoklu primer tümörler ileri yaş grubunda (>65 yaş) daha sık görülmektedir. Bu da yaşlanmanın kanser gelişiminde bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir. Yaşlanmayla oluşan immünite zayıflığı ve karsinojenlere maruziyette dirençsizlik bu sonucu hazırlıyor olabilir.8 DNA hata onarım sistemindeki bir defektin çoklu kanser gelişiminde rol oynama ihtimali olsa da, senkron kanser gelişiminin nedeni hala belirsizliğini korumaktadır.9
Mide kanserli hastalarda en sık görülen senkron kanser kolorektal kanserdir ve kolorektal kanserli hastalarda en sık görülen senkron kanser de mide kanseridir. İyi bilinmektedir ki herediter non-polipozis kolorektal kanser sendromlu hastalarda en sık görülen kolon dışı kanser mide kanseridir.10
Senkron kanser tespit edildiği takdirde erken evre mide kanserinin prognozu ileri evre kanserden çok daha iyi olduğundan ve senkron bir kanserden etkilenebileceğinden, mümkün olabildiğince eş zamanlı operasyon uygulanmalıdır.11,12 Dünya genelinde ortalama yaşam süresinin arttığı göz önünde bulundurulduğunda senkron ve metakron kanser oranında artış olması beklenen bir durum olup primer tümör saptanan hastaların senkron ve metakron tümör açısından operasyon öncesi ayrıntılı olarak araştırılmasını gerektiğini düşünmekteyiz.
Etik
Hasta Onayı: Çalışmamıza dahil edilen tüm hastalardan bilgilendirilmiş onam formu alınmıştır.
Peer-review: Editörler kurulu ve Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: Ayhan Mesci, Nedim Akgül, Konsept: Volkan Doğru, Dizayn: Nedim Akgül, Ebubekir Gündeş, Veri Toplama veya İşleme: Nedim Akgül, Ebubekir Gündeş, Analiz veya Yorumlama: Ayhan Mesci, Literatür Arama: Ebubekir Gündeş, Yazan: Nedim Akgül.
Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.